Welcome To 5-E
  TeLevİzYoNun ZaRaRLarI,FaYdALaRı.
 

                        Televizyon.

Televizyon… Üçte biri uyku üçte biri iş ve hayat koşuşturmasıyla geçen günlerimizin son üçte birinin rakipsiz talibi. Televizyon artık varlığının farkında bile olmadığımız fakat hayatımızın üçte birini kontrolünde geçirdiğimiz kronik bir alışkanlık biraz daha realist bir bakışla bir hastalık. Peki nedir bizi kendi isteğimizle bağımlı yapan(bu bakımdan bir uyuşturucudan farksız olan) hayatla gerçek ilişkimizi koparıp onunla sanal bir bağ kurmamızı sağlayan bu teknoloji “harikası”.

Televizyonun etkilerinin üzerinde durmadan önce onun icadını nasıl çalıştığını ve ne zaman yaygınlaştığını öğrenelim:

Televizyon yani bir sürü resmi bir anda arka arkaya çekip sıralayabilen bir alet fikri ilk olarak 1873’te selenyumun ışıl elektrik özelliklerinin bulunmasıyla gündeme geldi. Daha sonra 1884’te yüksek hızla dönen Nipkow diskiyle ilk denemeler yapıldı 1889 da bu alet aynalı çarkla değiştirildi 1905 yılında Karl Braun’un geliştirdiği katot tüpüyle yeni bir adım attı ve en son 1935’te Zworkın’in ikonoskop adlı aygıtının kullanılmasıyla günümüzde bildiğimiz televizyon formatına girdi. Daha sonra 2. Dünya Savaş’ında kullanılan hertz demetlerinin televizyonlarda kullanıma girmesiyle görüntünün göze sanki olay gerçekten yaşanıyormuş gibi intikal etmesi sağlandı.

Televizyon bu dönemden sonra Avrupa Japonya ve Amerika’da değişik şekillerde gelişimini sürdürdü.
1960’larda bu sistemler birleştirilip tek standart yapılmaya çalışıldıysa da başarılı olunamadı ve bu işin zamanla çözümleneceği düşüncesine varıldı. Daha sonra farklı ülkelerin yayınlarının paylaşılabilmesi için çeviriciler geliştirildi.

Televizyon canlı yayının yapılmaya başlamasıyla farklı bir boyut aldı. Öyle ki 1963’te Amerikan Halkı Kennedy’nin katilini öldüren Jack Ruby’yi katili canlı yayında öldürürken izleyebildiler. Bunun dışında 1965’te Vietnam Savaşı canlı yayında televizyonlardaydı. Bütün bunlar (iyi veya kötü tartışmıyorum) günümüzde BBG canlı realite şovları gibi şekillere büründü ve popülaritesi de binlerce kat artı.


Günümüzde televizyon üzerine tartışmaların en önemlisi yararlı olup olmadığı veya zararlarının yararlarından fazla olup olmadığı tartışmasıdır.

Kötü haberi sona saklayalım ve önce televizyonun faydalarından bahsedelim:

Televizyon bir kitle iletişim cihazıdır. Yani televizyon dünyada olup bitenleri bize en kolay yoldan haber verebilecek diğer insanlarla düşüncelerimizde benzerlik veya farklılık olup olmadığını sınayabileceğimiz bütün bunların yanı sıra insanlarla ortak konular üzerine konuşmamızı sağlayan (dizilermaçlarhaberler) ve bu anlamda insanı sosyalleştiren(derinine inildiğinde tekdüzeleştiren) bir cihazdır. Televizyon işlerimizde de bize yardımcıdır mesela ertesi gün havanın nasıl olacağını televizyondan öğreniriz ve buna göre önlemimizi alırız veya köprüde trafik olduğu söylenirse 2. köprüden gideriz. Ayrıca ekonominin gidişatı yani bizim uğraştığımız meslekle ilgili bilgilere de televizyon sayesinde sahip oluruz. Mesela bir milletvekili dolar yükselecek derse; hemen dolara yükleniriz.
Aslında iyice düşününce televizyonla doğmuşsak onsuz yaşamanın zorluğunun göz ardı edilemeyeceğini görürüz. Çünkü televizyonu herkes izler ve o dünyayı bizim ayağımıza getirmiyor desek yalan olur. UEFA kupası finalini televizyon olmasa nasıl izlerdik? Bir yolu var tabi ki; Maça gitmek tamam gidersin ama bir gidersin iki gidersin insanın bütçesi dayanmaz buna ayrıca her maçı izlemek isteyen stada akın etse bu etkinliğe stat dayanmaz. Bu örnek bence güzel bir örnek çünkü futbolu da popüler yapan televizyondan başkası değildir. Televizyon olmasa nasıl bukadar insan Real Madrid’de oynayan Zidane’dan bahsedebilirdi ki? Veya nasıl bir insan BBG Eray’ı tutabilirdi? Bu özelliğinin yanı sıra haberlerde fakirleri de görüp onlar hakkında içimizin sızlaması televizyonun duygularımızı da kontrol eden bir cihaz olduğunun kanıtıdır.
             Televizyonun Çocuğa Etkileri.
20. Yüzyılın en büyük buluşları arasında kitle iletişim araçları yer almaktadır. Bunlar içerisinde şüphesiz en önemli yeri de Televizyon almaktadır. TV insanlık tarihi adına büyük gelişmelere vesile olmuş ve halada etkileri açısından insanlık adına tartışılmaz bir noktada yerini korumaktadır. TV evlerde yerini almadan önce ve aldıktan sonra diye aile hayatını ikiye ayırmak belkide pek fazla yanlış olmaz. Bizim konu başlığımızdan da anlaşılacağı üzere bu yazımızda TV nin erişkin birey aile veya toplumsal yönlerini incelemek yönünde bir amacımız yok. Bu değerlendirmeleri şimdilik daha ileri tarihlere erteleme gerekliliğini düşünüyoruz.
Gerek klinik görüşmelerimiz sırasında karşılaştığımız anne babalardan gerek değişik yollar ile bize gelen sorularda sıkça karşılaştığımız sorulardan biri de TV nin çocuğumuza etkisi nedir ? şeklinde olan sorudur. Bu konuda anne babalara söylediğimiz genel şey her yaş için şüphesiz bu sihirli kutunun çocuğa etkileri farklı farklı olmaktadır. Bunu iyi veya istenen etkiler ve kötü veya istenmeyen etkiler şeklinde ikiye ayırabiliriz. Ama TV nin en büyük etkisi şüphesiz 0-3 yaşları arasında olmaktadır. Çünki bu yaşlar hayat boyu kullanılacak bazı psikososyal ve psikomotor özelliklerin kazanıldığı çok önemli bir devredir. Bu devrede oluşabilecek herhangi bir sorun bütün hayatı etkilemektedir. Bu nedenle yaşlara göre TV nin etkileri konusunda anne babaları bilgilendirmek gerektiğini düşünerek bu türlü bir yazı yazma ihtiyacı hissettik.
0-3 yaş gurubuna etkiler
0-3 yaş için TV bazı durumlarda ciddi sıkıntıların kaynağı olabilmektedir. Ailelerin sosyoekonomik zorlukları çalışan annelerin durumu çocuğun-ilgilenilmesi gereken - ek kardeş durumu anne babaların kendilerine ait sorunları yapılması gereken ev işleri anne babaların sosyoekonomik zorluklardan dolayı ek işlerde çalışmaları anne babalardan birinin veya ev içerisindeki bireylerden birinin kronik hastalığı ailelerin kendi psikososyal ihtiyaçları için zaman ayıramaması anne babaların kendilerinin psikiyatrik sorunları istenmyen hamilelik sonucu bebeğin doğmuş olması çocuğun bedensel bir hastalığının olması ve buna benzer sayacağımız onlarca etken nedeni ile anne ve babalar çocuklarına yeterince zaman ayırmamakta veya ayıramamaktadırlar. Bu nedenlerden dolayı anne babalar isteyerek veya istemeyerek çocuğu ile fazla ilgilinememekte çocuğu ile ilgilenme fiziksel bakım ( karnını doyurma altını temizleme vb. ) ötesine çok fazla geçememektedir.
Bu dönemde çocukların duygusal doyum sağlaması ve onun ile her bakımdan ilgilenilmesi onun sağlam ve güçlü bir psikolojik yapısının oluşmasına zemin hazırlar. Bu dönem için bebeği okşamak kucaklamak onun ile konuşmak sevildiğini hissettirmek onun ile oynamak onun ile birlikte vakit geçirmek onu gezdirmek psikomotor ve psikososyal yönünün gelişimine çok büyük katkılarda bulunur. Bebek ile birlikte vakit geçirmek onun insanlar arası ilişkilere yabancılaşmasını engeller ve ilgilenen bakıcısı vasıtası ile önce karşısındaki bireyi aile ortamını ve yavaş yavaş sosyal çevresini tanımasına yol açar . Bu bağlanma yolu ile önce anneye karşı bir ilişki gelişir . Bu durum anne karnında başlar ve bebeklik döneminde devam eder. Çocuk bu bakım veren aracılığı ile iletişim geliştirmeye kendini ifade etmeye ihtayaçlarını anlatmaya çalışmaya kısacası sosyal ortamın gereklerini yaparak yanında ve çevresinde bulunan insanlar ile iletişim ve etkileşim içerisine girmeye başlar.
Çocuk sosyal ortamda iletişimin temel esası konuşma olduğu için konuşmayı öğrenmek zorundadır. İnsanlar tarafından sevilmek için onları anlamak onların duygusal uyarılarına cevap vermek zorundadır. Çocuk sosyalleşmek ve iletişimini kurmak için etrafındakilerden özelliklede bakım veren kişiden teşvik almak zorundadır. Bu çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak ( yiyecek giyecek temizlik koruma vb) onun dertleri ile ilgilenmek onun ile birlikte vakit geçirmek onu öpmek okşamak konuşmak oynamak vb gibi yapılan girişimler ile çocuk sevildiğini hissettirerek onun için psikososyal gelişim için bir teşvik oluşturmalıdır. Konuşma etraf ile ilgilenme sosyal ortamların gereklerini yerine getirme insanlar ve yaşıtları ile ilgilenme ihtiyaçlarını insanlara anlatma insanlara duygusal yakınlık kurma cansız varlıklardan çok canlı varlıklar ile ilgilenme gibi bir çok psikososyal faktör çocuklarda bu iletişim ve etkileşim ortamında kendiliğinden meydana gelmeye başlar.

                Televizyonun Yararları
 Çağımızda gerek çocukların gerekse erişkinlerin yaşamında iletişim ve bilgilenme açısından en az yazılı yayınlar kadar hatta daha fazla televizyonun etkisi olduğu şüphesizdir. Televizyon görsel ve işitsel duyulara yönelik bir kitle iletişim aracı olması nedeniyle hem olumlu hem de olumsuz etkilere sahip olabilmektedir. Amerika Birleşik Devletleri nde yapılan bir çalışmada (1989) çocukların uyku dışındaki zamanının çoğunu diğer aktiviteler yerine TV izleyerek geçirdiklerini bildirilmiştir. TV ile ilgili Nielson raporuna göre 2-5 yaşındaki çocuklar haftada yaklaşık 27 saat 6-11 yaşındaki çocuklar haftada yaklaşık 23 saatten daha fazla 12-17 yaşındaki çocuklar ise yaklaşık 23 saat TV izlemektedir. Bu çocukların 70 yaşına ulaştıklarında toplam yaşamlarının 7 yılını TV izlemekle geçirmiş olacakları bildirilmektedir. Böylece TV çocukların adölesanların yaşamında oldukça etkili bir güç olarak ortaya çıkmaktadır. Yine yapılan çalışmalar çocuk üzerinde zihinsel duygusal ve sosyal etkiye sahip olan TV nin çocuğa denetimli olarak izletilmesinin olumlu gelişigüzel izletilmesinin ise olumsuz etkisi olduğunu bildirmektedir. Ailelerin TV konusundaki denetimlerinin yetersiz olduğu durumlarda TV çocukların inanç fikir ve davranışlarını kolaylıkla etkileyebilmektedir. Bu nedenle TV kullanımında yetişkinlerin gerekli denetim ve düzenlemeler yapmaları bu konuda bazı kurallar ko¤¤¤¤¤ çocuğun bu kurallara uymasını sağlamaları da dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Ana-babaların TV yi çocuğun bütün gününü başında geçireceği bir araç olarak değil sadece günlük yaşamda karşılaşabileceklerinden çok daha çeşitli konularla ilgili bilgi ve izlenimler edinmesine yardımcı olacak bir araç olarak görmeleri sağlanmalıdır. Özellikle farklı roller ve ortamlarda pekçok ailelerle etkileşim halinde bulunan hemşirelerin TV nin çocuk üzerindeki olumsuz etkileri azaltılabilir Oxford Üniversitesinin İletişim DekanlarıTV nin çocuk üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak amacıyla bazı önerilerde bulunmuştur. Çalışmamızda yer verdiğimiz bu önerilerden bazıları; * Ebeveynlere TV nin etkileri konusunda eğitim vermeye çaba gösterilmeli çocuklara eleştirel TV izleme becerisi kazandırılmalı * Ebeveynler çocuklarının TV izlemesini günde 1-2 saatle sınırlandırılmalı * Ebeveynlere TV nin yerine geçebilecek okuma spor veya eğitici hobiler gibi uğraşlar bulmaları öğütlenmeli * Ebeveynler çocuklarının seyredeceği programların seçimine katılmalı * Ebeveynler çocukların izlediklerini yorumlamalarına yardım etmek amacıyla onlarla birlikte TV izlemeli * TV nin çocuklar üzerindeki etkilerini içeren daha fazla araştırma desteklenmeli ve çocuklar için diğer gruplarla işbirliği yapılmalıdır. Yararları Sayı Yüzde Yeni bilgiler öğretir. 9 88.0 Boş zamanları değerlendirir. 6 57.0 Eğlendirir. 6.5 63.0 Dilini geliştirir. 5 50.0 Hayal gücünü değiştirir 5 50.0 Müziğe ilgisini artırır. 6 57.0 Yaratıcılığı yönlendirir. 6 57.0 Tlevizyonun Birey ve Toplum Üzerindeki Etkisi İnsanların kimi zaman can sıkıntısından kimi zaman vakit geçirmek için kimi zaman da eglenmek ve bilgilenmek amacıyla karsısına geçtigi televizyon çagımızın popüler iletisim araçlarından biri olmaya devam etmektedir. Hem eglendirme hem de egitme islevini insanları hiçbir zahmete sokmadan gerçeklestiren televizyon; is yaparken kitap okurken hatta eglenirken dahi izlenebilme özelligine sahiptir. Bu nedenle “televizyon tarihte ilk kez ... milyarlarca insan tarafından kolaylıkla ve yaygınlıkla izlenebilen yegane iletisim aracıdır. TV yıgınlara sunulan bir “elma sekeridir”bir anlamda. “Çagımız insanının büyük tutkusu... milyonlarca insanı boyutları daha önce su ya da bu sekilde saptanmıs bir kalıplasmadan geçirme aracı”dır. Olumlu kullanıldıgında çok faydalı ve verimli kullanıldığında çok iyi bir egitim aracıdır.Olumsuz kullanımında ise en tehlikeli silahtan daha etkili sinsi bir zehir gibi insanları yok etme gücüne sahip olabilmektedir.
              Televizyonun Zararları
Aşırı Beslenme Sendromu:
Televizyon izlerken çocuklar aşırı miktarda beslenirler ve trans durumuna geçerler; öyle ki metabolizmaları (vücudun kalori yakması) normalde dinlenme sırasında (örneğin hiçbir şey yapmadıkları zaman) saptanan düzeyin bile %16 altına düşer, bu rakam vücudun aktif olduğunda ölçülenden çok aşağıdadır.

Yetersiz Entellektüel, Fiziksel ve Sosyal Aktivite:
Televizyon izlerken çocuklar konuşup oynayamazlar, diğer çocuklarla ilgilenemezler, kitaplara bakamazlar ve bedenlerini ve zihinlerini çalıştıramazlar. Aşırı düzeyde görsel bombardıman altında kalmak uzun vadedeki mutluluk için hayati önem taşıyan becerilerinin gelişmesini önler. Kronik televizyon izleyicileri uyarı ve tatmin açısından televizyona bağımlı olurlar.

Obesite:
Çalışmalar son yıllarda çocuklardaki obesitenin %50 artmasından televizyonu sorumlu göstermiştir. Bunun nedeni çok fazla kalori alınmasıdır. Televizyon bağımlıları çok fazla kalori alırlar.(televizyon izlerken birşeyler yerler; reklâmların etkisinde kaldıkları için de yedikleri genellikle abur cuburdur.) ve çok azını yakarlar.

Yüksek Kolestrol Düzeyleri:
Aşırı beslenme sadece çocukların kilo almasına neden olmakla kalmayıp aynı zamanda kolestrol düzeylerini de arttırır.Araştırmalar, bunun hareketsizliğe ve kalp açısından sağlıksız bir diyetle beslenmeye bağlı olduğunu belirtmektedir. Ayrıca yapılan araştırmalarda televizyon seyretme konusunda iradesiz davranan anne babaların yağ tüketimi ve kolestrolu konusunda da kontrollu olamadıkları gösterilmiştir.

Saldırgan Davranışlarda Artış:
Bazı insanlar bunun tersini düşünse de, gittikçe artan kanıtlar anne ve babaların her zaman şüphelendikleri konuyu doğrulamaktadır: televizyondaki şiddeti seyretmek çocuklarda saldırgan davranışı körükler. En azından çocuklarda şiddete karşı duyarsızlık gelişir ve küçük izleyiciler bu konuda endişelenmekten vazgeçerler. (Filmlerdeki karakter, yumruk yer yemez bir yumruk attığına göre neden olmasın?)

Korkunun Artması:
Küçük çocuklar gerçekle gerçek olmayanı ayırt etmekte zorlanırlar. Hayal mahsulu olan şeyleri gerçekmiş gibi algılarlar çünki izledikleri her şeyi gerçek olarak değerlendirirler. Televizyonda olan şeyler onlar için kendi odalarında olanlar kadar gerçektir. Korku verici bir şovu izlerken korkmuyormuş gibi gözükseler de sonradan kâbus görebilirler.
Çocuklar okul öncesi döneme yakın bir zamanda gerçekle hayal olanı ayırmaya başladıkça (daha ilerki yıllara kadar tam olarak ayrım yapamazlar) haberlerde izledikleri olaylar (cinayetler, yangınlar, doğal felâketler, trafik kazaları, vs) gerçekten korku verici olmaya başlar. Küçük çocuklar aynı olayların kendi ailelerinin veya yakınlarının başına gelebileceğini düşünerek korkabilirler.

Değer Yargılarında Bozulma:
Çok az televizyon şovunda çocuklara olumlu değerler verilmeye çalışılır. (paylaşma, kibarlık, dürüstlük, tolerans) Onun yerine bir çok programda olumsuz değerler öğretilir (istediğinizi elde etmek için şiddet kullanın, yalan söyleyin, ne gerekiyorsa yapın ya da sizi popüler yapan şeyler, sahip olduğunuz şeylerdir vs)

Başa Çıkma Becerilerinde Azalma:
Çocuğun sorunu mu var, uykusu mu var ya da kızgın mı? Çözümü basit: televizyonu aç ve seyret. Uzmanlar televizyonu bu amaçla kullanan anne babaların çocuklarının hayatta karşılaşılan normal sorunlarla başa çıkmakta zorlandıklarını ve sorunları çözmeye çalışmak veya sıkıntıyı gidermek yerine kolay çözümlere yöneldiklerini ifade ediyorlar.

Entellektüel Ve Sosyal Gelişmede Gecikme :
Aşırı derecede televizyon seyreden çocukların daha az televizyon seyredenlere kıyasla okuma testlerinde daha düşük puan almaları ve okulda daha başarısız olmaları şaşırtıcı değildir. Bunun nedenleri çalışmaya ve okumaya daha az zaman ayrılması ve çok yüksek düzeyde beklentiler içine girilmesidir. (televizyondaki özel efektler ve olayların hızla geçişi sonucunda çocuğun ders dinlerken sıkılması) Çok fazla televizyon seyretmek , çocukların kitaplarla yakın ilişki kurmasını engelleyerek entellektüel gelişimini geciktirir.

Hayal Gücünün ve Yaratıcılığın Azalması:
Okuma zihinde birtakım hayallerin oluşmasını sağlar. Televizyon ise tüm sahneyi gösterir ve hayal gücüne ve yaratıcılığa yer bırakmaz. İstisnalar hariç televizyon programları, bu programları izleyen çocuklarda yeni fikirler oluşturmaya veya yaratıcılığı ortaya çıkarmaya yönelik değildir.

Bağımsız Oyun Oynama Becerilerinde Azalma:
Çok fazla televizyon seyreden çocuklar kendi kendilerine oyalanamazlar ve bunun için motivasyon hissetmezler. Televizyondan çok fazla uyarı almaya alışmış olan çocuklar oyunun gerektirdiği düşünce ve hayal gücüne sahip değillerdir.

Ailevi ve Sosyal Bağların Zayıflaması:
Bütün gün televizyon izleyen aile üyelerinin birbirleriyle ilişkileri zayıflar. Trans halinde televizyon seyreden bireyler kendi aralarında çok az iletişim kurarlar ve duygu alışverişinde bulunurlar.


                   

 
  Bugün 2 ziyaretçi (5 klik) Kişi Buradaydı  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol